Güncel

18  MAYIS | “Kaypakkaya’nın ilkeleri her yerde uygulanabilir!”

"Onu andığımız bugünlerde İbrahim Kaypakkaya’nın tüm yoldaşlarına devrimci selamlarımı yollamak istiyorum. Bana ilham verdiniz ve daha iyi bir devrimci olmam için ilham vermeye devam ediyorsunuz. Kaypakkaya’nın yazılarını okumayı sürdüreceğim ancak yazılarının daha fazla dillere çevrilmesine ihtiyaç olduğunu da vurgulamak isterim"

Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı anmak için gerçekleştirilen etkinliklerde, onun fikirlerinden etkilenen enternasyonalistler de yer alıyorlar.

Bunlardan biri de İngiltere’de yaşayan Kamuran Zagros. İşçi sendikalarında yürüttüğü çalışmalar dışında anti-faşist mücadelenin de parçası olan Zagros’un, mücadele içinde ilk radikal çıkışı ABD’nin 2013’teki Irak işgaliyle başlıyor. O süreçten sonra Ortadoğu’ya olan ilgisi artmış ve Filistin halkıyla ve sonrasında da “Arap Baharı” sürecinde direnen halklarla dayanışma faaliyetleri örgütlemiş.

Bir süre sonra kendi ifadesiyle “Kobanê’nin kahramanca direnişini gördü, Rojava Devrimi’yle ve Kürt ve Türk devrimcilerinin rolü ile tanıştı”. Uzaktan izlemek yerine bir enternasyonalist olarak Rojava’ya gidip devrim mücadelesine katılma kararı aldı ve TİKKO saflarında savaştı. Özgür Gelecek olarak İbrahim Kaypakkaya’yı bir enternasyonalistin gözüyle anlamak ve dinlemek istedik.

– İbrahim Kaypakkaya’nın ismiyle ilk olarak nerede karşılaştığını anlatabilir misin? Ve Kaypakkaya neden ilgini çekti?

– Devrimci geleneklerin öncüleri olan İbrahim Kaypakkaya, Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan isimleriyle ilk defa Rojava’da karşılaştım. Bölgede hepsi de onurlandırılan ve saygı duyulan isimlerdi. Onlar hakkında birçok şey duydum.

Kürdistan’da karşılaştığım tüm devrimci örgütlerden en fazla TİKKO militanlarından etkilenmiştim. Onlar bana Kaypakkaya’nın hayatını, mücadelesini ve nasıl ölümsüzleştiğini anlattılar. Yaşamını dinlerken onun genç yaşta sahip olduğu cesarete hayran kaldım ve kısa sürede fikirlerine odaklanmak istedim.

Peki ilk etkilenişten sonra onun fikirleriyle bağın nasıl gelişti?

Hikayesinden çok etkilenmiştim ama İngiltere’de pek sağlıklı bir eğilim olmamasından dolayı Maoizm konusunda birçok yanılgım vardı ve bunun üstesinden gelmek zorundaydım. Ancak TİKKO’daki yoldaşların kolektif yaşamları, etraflarındaki yoldaşları geliştirme çabaları, dünyayla ilgili analizleri ve birlikte verdikleri savaşı görünce çok ciddi olduklarını ve İbo’nun izinden gittiklerini gördüm. Orada karar vermiştim; fırsat bulur bulmaz Mao’yu ve Kaypakkaya’yı okumalıydım. Bunu İngiltere’ye döndüğümde yapabildim. Bu okumalarım ve Kürdistan’daki deneyimlerim şu an devrimci siyasete yaklaşımımda çok etkili oldu.

Kaypakkaya tespitleriyle devrim mücadelesinde bir dönüm noktası yarattı. Onun çıkışını enternasyonalist bakış açısıyla bakarak nasıl değerlendiriyorsun?

– Emperyalist bir ülkeden gelen biri olarak, Türkiye komünist hareketini Kemalizm ve şovenizmden koparmanın Kaypakkaya için ne kadar önemli olduğunu net bir şekilde görebiliyorum. Bugün Kaypakkaya’yı okuduğumuzda son elli yıllık tarihin onun birçok tezini ve öngörüsünü onayladığını görebiliriz. Fikir ve analizleri, öngörülmesi çok zor olmasına rağmen devrim yolunda geçmişten günümüze kadar yeni ufuklar açan yeni bir devrimci hareket oluşturmuştur.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nde soykırımdan kurtulanların torunlarını silahlandıran ve Ermeni devrimci geleneği yeniden inşa ettiren de Kaypakkaya’nın fikirleridir. Bu, şovenizmden arınmanın önemini gösteriyor. İngiltere’de sol hareketlerin şovenizmle bağı hiçbir zaman koparmamış olmalarının pratiklerine ve ezilen halklarla dayanışmalarına nasıl zarar verdiğini açıkça görebiliyoruz.

– İngiltere’den söz açılmışken; İngiltere’de bir grup enternasyonalist ile Kaypakkaya’nın Seçme Yazılarını okuma grubu oluşturdunuz. Hangi okumaları yaptınız ve ne tartıştınız? Bu grubu neden oluşturdunuz?

– Okuma grubu fikri, “Ulusal Sorun Üzerine” yazısının İngilizce’ye çevrildiğini görünce ortaya çıktı. Bu fikrin ortaya çıkması da karantina günlerine denk gelmişti. Bir çoğumuzun oldukça fazla zamanı vardı ancak buna rağmen çok azımızın okuduğunu fark ettim. Bundan dolayı okuma çabamızı kolektifleştirmenin verimli olacağını düşünerek bir grup oluşturdum. Okuma grubu, Kürdistan’da tanıştığım komünist enternasyonalistler ve Britanya ve İrlanda’nın dört bir yanından katılan anarşist ve hevallerin karışımıydı.

Başarılı bir çalışma oldu. Tüm yoldaşların metinle etkileşim içinde olduğunu fark ettim. Hepsinin farklı, tamamlayıcı düşüncelerle katılmış olması ve Kaypakkaya’nın mücadelesi ve fikirlerine duydukları derin saygıyı görmek çok umut vericiydi. İlk ve son oturumlarımız, Partizan’dan bir yoldaş tarafından yönetildi. Sunumları hepimiz için çok eğiticiydi.

İbrahim Kaypakkaya’nın yazılarında en çok dikkatini çeken ne oldu?

– Kaypakkaya’nın yazılarında benim için en çarpıcı şey, sunduğu tezlerin netliği oldu. Bazı pasajları okuduktan sonra birkaç kez gerçek anlamda aydınlandığımı hissettim; o anlarda kafamda sanki şimşek çakmış gibiydi diyebilirim.

O, Türkiye ve Kürdistan bağlamında yazdı elbette ancak ortaya koyduğu ilkeler dünyanın her yerinde uygulanabilir. “Ulusal Sorun Üzerine” yazısını okumak, örneğin İskoçya ve Katalonya’daki bağımsızlık hareketleri hakkında fikirlerimi büyük ölçüde netleştirmeme ve İngiliz solunun İrlanda’daki mücadeleyle ilgili başarısızlıklarını anlamama yardımcı oldu.

– İskoçya ve Katalonya örneklerini açabilir misin? Ulusal Sorun Üzerine yazısını okuduktan sonra bu ülkelerdeki bağımsızlık mücadelesine dair nasıl bir netlik kazandın?

Örneğin İskoçya, Britanya’nın bir parçası olarak ulusal bir baskı ile karşılaşmazken, İskoçya’nın da bir ulus olduğunu ve ayrılma yoluyla kendi kaderini tayin etme konusunda mutlak demokratik hakka sahip olması gerektiğini görebiliriz. Sosyalistlerin bu hakkı sadece savunmakla kalmayıp, öncülüğünde İskoç burjuvazisinin oynadığı role rağmen bağımsızlık hareketini desteklemesi de gerekir.

Birleşik Krallık’ın dağılmasının tartışmasız, başta İrlanda birliği için yürütülen mücadelenin sonra da Britanya işçi sınıfının ve dünyanın çıkarına olduğu açıktır.

20. yüzyılın yarısından sonra İngiltere sol hareketlerinin de İrlanda Cumhuriyet Ordusu’na (IRA) dair birçok tartışmaları ve yazıları oldu. IRA’nın yöntemleri, politik çizgisi tartışılmış sürekli ancak birçoğu temel ilke olan İrlanda halkının kendi kaderini tayin hakkı ve bu mücadeleyle koşulsuz dayanışma gösterme noktasında başarısız olmuşlar. İbrahim yoldaş yaşadığı topraklarda bu ilkenin yaşatılmasına dair yazdıklarıyla açıklayıcı oldu.

Benim anladığım kadarıyla Katalonya’daki ulusal hareket, İspanya’daki geniş halk kitleleri ile sosyal dayanışmaya karşı olan, daha şovenist bir karaktere sahip olabiliyor. Ancak Katalonya’nın ayrılması İberya’daki sınıf mücadelesini olumsuz etkileyecek olsa bile sosyalistler yine de Katalonya’nın kendi kaderini tayin hakkı için kesinlikle mücadele etmelidir. Katalan ulusunun mutlak ayrılma hakkına sahip olduğuna saygı duyarak ayrılığa karşı da çıkabiliriz. İbrahim yoldaş bize her iki konumu da eşit ve dürüst bir şekilde tartışabileceğimizi ve tartışmamız gerektiğini öğretir.

Verdiğin örneklere bağlı olarak, sence Avrupa’daki sol hareketlerin Kaypakkaya’yı okuması önemli midir?

– Evet kesinlikle. Avrupa’da özgürce ayrılma hakkını talep eden veya edecek olan birçok ulusal azınlık var. Ama aynı zamanda dünyadaki anti-emperyalist mücadelelerle nasıl ilişki kurulacağına dair de önemli bir rehber olacaktır. Batıda bazı konularda çok çiğ tavırlar alan birçok yoldaş var; örneğin, Ortadoğu’daki ve başka yerlerdeki “anti-emperyalist” diktatörlükleri destekleyerek. Kaypakkaya’nın çalışması bunun panzehiridir.

Türkiye ve Kürdistan’daki süren devrim mücadelesinde Kaypakkaya’nın düşüncelerinin etkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

– Kaypakkaya’nın fikirlerinin şimdiye kadar olduğu gibi günümüzde de geçerli olduğunu düşünüyorum. İbrahim yoldaş, ulusal sorunun temelde demokratik bir sorun olduğunu vurguluyor. Şu anda yürüttüğümüz mücadelenin onun başlattığı şekilde sürdüğünü görebiliriz. Faşist Türk devleti, Kürt kitlelerinin demokratik amaçlarını asla yok edemez.

Bunu sınırlarının ötesine giderek daha fazla zorlasa da başarılı olamayacaktır ancak Kürt devrimi, Türkiye’deki demokratik devrimin zaferi olmadan asla güvence altına alınamaz. Neyse ki Kürdistan ve Türkiye’deki devrimci güçler bunu kabullendikleri için HBDH gibi hayati bir ortaklığın gelişimini görebiliyoruz.

Kaypakkaya, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde olduğu gibi İngiltere’de de anılacak. Sen de anmaya katılacaksın. Onu anmak senin için ne anlam ifade ediyor?

Tabii ki Londra’daki anmaya katılacağım. O kadar kısa bir yaşamda sunduğu katkıları düzenli olarak düşünüyorum zaten. Benim için Kaypakkaya’nın yaşamı ve mücadelesi, devrimciler olarak hepimizin arzulaması gereken, dünyayı analiz etmek, kapitalizm ve emperyalizmdeki zayıf noktaları belirlemek ve devrimi gerçekleştirmek için elimizden gelen her şeyi yapmanın rehberidir.

Onu andığımız bugünlerde İbrahim Kaypakkaya’nın tüm yoldaşlarına devrimci selamlarımı yollamak istiyorum. Bana ilham verdiniz ve daha iyi bir devrimci olmam için ilham vermeye devam ediyorsunuz. Kaypakkaya’nın yazılarını okumayı sürdüreceğim ancak yazılarının daha fazla dillere çevrilmesine ihtiyaç olduğunu da vurgulamak isterim.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu