GüncelMakaleler

ANALİZ | “Bize sözle değil, lütufla değil gerçek adalet lazım”

Mücadele alanlarımızın çoğu noktada kesiştiği Halkların Demokratik Partisi ise bu süreçte bir ihtiyacın ürünü olarak “Herkes İçin Adalet” şiarı ile haziran ayına kadar sürecek bir kampanya başlattı.

İçerisinden geçtiğimiz süreç çok yoğun ve direnişi, başkaldırıyı, adalet arayışını barındırıyor. İşçi direnişleri, hapishanedeki siyasi tutsakların açlık grevleri, Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyuma karşı direniş, kadın ve LGBTİ+’ların süreklilik kazanan fiili başkaldırısı toplumsal muhalefetin ortak bir temelde birleşebileceği noktaları açığa çıkarıyor.

Sokakta yan yana duran, polis şiddetine karşı birlikte direnen kitlelerin hareketliliğini izliyor ve bu hareketliliğin içerisinde yer alıyoruz. Mücadele alanlarımızın çoğu noktada kesiştiği Halkların Demokratik Partisi ise bu süreçte bir ihtiyacın ürünü olarak “Herkes İçin Adalet” şiarı ile haziran ayına kadar sürecek bir kampanya başlattı.

8 Şubat günü Ankara’da ilan edilen adalet kampanyası mevcut eşitsizlikleri, toplamda iktidarın faşizmi körükleme politikalarını, muhalif her kesimin terörist ilan edilmesini teşhir eden, sokakta da söz söyleme gerekliliğini vurgulayan bir kampanya olarak tanıtıldı. Yani ülkenin içerisine batmış olduğu adaletsizliğe karşı, halkın en temel ihtiyacının adalet olduğu vurgulanıyor ve bu temelde “Herkes İçin Adalet” şiarlı bir kampanya süreci inşa ediliyor.

Geçtiğimiz günlerde HDP sözcüsü Ebru Günay kampanyanın içeriğine de değindiği bir basın toplantısı düzenlemişti. “Adaletsizlik cenderesinde kıvranan Türkiye halklarının, ekmek kadar su kadar temel bir ihtiyacı var: O da Adalet’tir. Saray ve Saray çevresine kümelenmiş iktidar elitleri dışında Türkiye’de tüm toplumsal kesimler adalet arıyor. AKP ve MHP’ye oy veren seçmenler dahil ülkedeki herkes adaletin kalmadığına inanıyor.” diyen Ebru Günay, kampanyadaki adalet vurgusunun önemine değindiği konuşmasında 4 aylık programlarını da ana noktaları ile açıklamış oldu.

Sürecin yoğunluğu göz önüne alındığında ve elbette ki HDP’nin mevcut gücü, muhalefet edebilme kapasitesi de (nicel ve nitel olarak) düşünüldüğünde kampanyanın etki alanı oluşturabileceğini söylemek gerek.

70 günü aşkın bir süredir tecride karşı devam eden açlık grevleri, atamadıkları yer kalmayan kayyumlar, kadınlara ve LGBTİ+’lara saldırılar adaletsizliğin görüngüleri olarak önümüzde durmakta. Ancak sadece bir görüngünün bile adaletsizliği bu kadar net bir şekilde bizlere göstermesi ayrıntıların ne derece mühim olduğunun kanıtı.

Faşizm vurgusunun çokça yapıldığı kampanya açıklamaları da, adalet arayışının, tek tek bu görüngülerin açtığı mücadele alanlarında gerçekleşeceğini söylüyor. Elbette faşizmden adalet talep etmek, belli noktalarda absürt durabilecekken adalet için mücadele etmek, direniş kanalları örmek, bir araya gelmek faşizme geri adım attırmanın güçlü yollarından bir tanesi.

Yani HDP’nin faşist iktidar bloğundan adalet talep ettiği bir durumla değil, mevcut olması gereken adaleti kazanmak adına, mücadele etmek için yapılan güçlü bir çağrı ile karşı karşıyayız.

Edi bese! Herkes İçin Adalet!

Mevcut hareketliliğe baktığımızda süreci yönlendirebilmek, toplumsal dinamikleri görebilmek ve kıvılcımların yangına dönüşebileceği alanlara yönelmek, devrimcilik iddiası taşıyan, değişimi esas gören, mücadelede özne olanların kendine hedef olarak belirlemesi gereken yol haritaları.

AKP iktidara geldiğinden bu yana ve daha öncesinde de gördüğümüz üzere, toplumsal başkaldırının bir yere kadar ömrü var. Kitle belirli dönemlerde sokaklara akarken, faşizmin saldırıları veya sonuç alamaması ile beraber sönümlenebiliyor, devamlılık sağlanamayabiliyor.

Ki faşist iktidar da bu direnişi sönümlendirmek adına yıldırma politikalarını çeşitlendiriyor. Bu politikalara karşılık, direnişe süreklilik kazandırmak, örgütlenmek kendini dayatan temel noktalardan oluyor.

HDP’nin bu kampanyasını da bu minvalde değerlendirmek gerekiyor. Daha önce de vurguladığımız gibi, HDP’nin misyonunu düşündüğümüz zaman, bir muhalefet partisi olarak, kitlelere ulaşabilme olanağı birçok sol fraksiyona nazaran daha kuvvetli durumda.

Somut hedefli kampanyalar ile bu olanaklarını kitle gücüyle birleştirme adımlarının da doğru bir noktaya evrilebileceği aşikar. Kampanyanın ayrıntılarına inmek gerekirse, yaşamın her alanında adaletsizlik ile boğulmaya çalışılan bir toplum gerçekliği ile karşı karşıya olduğumuz bu durumda “Herkes İçin Adalet” kampanyası birçok başlık üzerinden şekilleniyor.

Uygulanmayan AİHM kararı, tecrit, tutsaklara yönelik hukuksuzluklar vb. saldırılar, özelde faşist iktidarın düşmanlaştırma girişimlerinin en görünür kesimine yöneliyor.

Birilerini terörist ilan etmek lazım olduğunda akla ilk gelenler siyasi alanda görünür olan, baskılara yönelik sessizliğe gömülmeyenler oluyor. HDP’de kampanya kapsamında mevcut saldırıları gündemleştireceğini, özelde tutsakların başlatmış olduğu açlık grevleri başta olmak üzere adalet arayışlarının takipçisi ve savunucusu olacağını ilan etmiş oluyor.

Vurguladığımız gibi sadece bir ayrıntıya odaklanarak değil toplamda görüngülerin bütünlüklü ele alınmaya çalışılacağı bir kampanya hedefleniyor. İşten çıkarmaların, pandemi bahanesiyle hak ihlallerinin artması sonucu, işçi direnişleri ülkenin birçok noktasına yayılmış, gençlik kayyum zihniyetinin üniversitelerde daha baskın bir hal alması ile beraber sokağı görmeye başlamış, kadınlar zaten muhalefetin en hareketli kesimi olmayı sürdürürken, temel amaç bu direnişlere dokunmak ve birlikte mücadele alanları oluşturmak olarak yansıtılmakta.

“Biz sizin zorba iktidarınızın çıkardığı yasal zorbalıkları değil, gerçek olan adaleti sağlamak için mücadele ediyoruz. Yasal kılıflara uydurulmuş hukuksuzluğu reddediyoruz. Mızrak artık çuvala sığmıyor. İsyan ediyoruz. Adalet yoksa demokrasi yoktur. Adalet yoksa demokratik bir uzlaşı ve özgür bir siyaset de yoktur. Adalet yoksa hukuk yoktur. Bu üç temel dinamik olmadan yaşama bir anlam katamayız.” (Ebru Günay’ın açıklamasından)

Kutuplaştırmanın derinleştiği, ırkçılığın toplumun her kesimine dayatıldığı, damardan verildiği bu süreçte, birlikte mücadele araçlarının açığa çıkarılması anın ihtiyacıdır.

Kitlelerin adaletsizliğe, eşitsizliğe, faşizme başkaldırısından güç almak ve politik öngörüler ile kitlelere yön vermeye çalışmak da elbette ki zorunludur. Bu bakımdan HDP’nin örgütlediği bu kampanya, genel süreçle ilişkisi doğru kurulduğu takdirde yön verme hedefine ulaşabilir.

Kitlelerin taleplerini gözeten ancak kitlelerden soyutlanmış faaliyetlerden ziyade bizzat kitleler ile örülmesi hedeflenen bu kampanya süreci baskı ve saldırılara maruz kalacak, gündemleştirilmesi engellenmeye çalışılacaktır. Sürecin çetinliği daha açık, gerçekçi bakmayı bizlere dayatırken, adımlar ince elenip sık dokunarak atılmak zorundadır.

Aynı zamanda HDP’nin de bu kampanya ile hedeflediği gibi, reddedilen her ne ise, alternatifi, doğrusu kitlelere gösterilmelidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu