GüncelMakaleler

EMEK | Kırsal Alandaki Zehirli Sarmaşık: İthalat! (2/2)

"Bugün uygulanan ithalat politikası, klasik iktisatta bilinen arz açığını kapatma işleminin çok üstünde bir işlemi olan bir politika haline gelmiştir"

Türkiye kırsalında köylülüğün, küçük aile işletmeciliğin tasfiye süreci ve tarımsal dönüşümü, diğer yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelerle benzer özellikler taşır.

Emperyalist- kapitalist rejime göbekten bağlı ülkelerde tarımsal üretim sürecinin ekonomi politiği emperyalistler tarafından dizayn edilir. 1980 sonrası ortaya konulan Neo-liberal serbest piyasa ekonomi politikaları IMF, DB aracılığıyla uygulanıp yerel desen bazlı üretim yerine ithalata dayalı çok uluslu tarım gıda şirketlerinin belirlediği üretim rejiminin getirilmesi bu sürecin sonucudur.

Tarım ürünlerinde 1970’lere kadar ithalatçı olan emperyalist ülkelerde 1950’ler sonrası hızlı bir dönüşümle beraber bu ülkelerin tarım alanındaki gelişimi, sanayi teknolojisinin kullanımı; Biyokimya alanında yaşanan gelişmeler; endüstriyel tarımın gelişimi; tarımsal destekler vb. ile bu ülkeleri ithalatçı konumdan çıkıp ihracatçı konuma getirmiştir. Bu da küresel çapta emperyalist ülkeler için dünya gıda pazarının yeniden dizaynını doğurmuştur.

Endüstriyel tarım sanayinde teknolojinin, Biyokimyanın gelişim hızı kapitalist ülkelerde tarımsal ürün fazlalığı yaratmış; ihtiyaç fazlası mallar için de yeni pazar alanlarının zorunluluğu doğmuştur. Yeni pazarlar için de devreye IMF, DB sokulmuştur. 1980’lerde büyük mali finans krizi içinde olan, borç yükü altında ezilen ülkeler dayatılan acele reçeteler, yarı-sömürge ülke pazarlarını sınırsız bir şekilde kapitalist tarım tekellerine açmıştır.

Bunun akabinde tarımsal destekler birçok ürün çeşidinden kaldırılmış; tarımsal kamu iktisadi teşebbüsler özelleştirme kapsamına alınmış; belli başlı temel ürün çeşidi dışında kalan ürünlerde yerel desen bazlı üretim terkedilerek yerine şirketlerin belirlediği sanayi tarımı ikame edilmiştir.

İktidarın uygulamış olduğu ithalat politikası zehirli sarmaşık gibi kırsal alanları, köylülüğü ve küçük aile işletmeciliğini sarmıştır. Türkiye’de tarım – gıda, üretim sürecinden başlayarak gıda güvenliğine kadar uluslararası şirketlerin egemenliğine girmiştir. Pamukta , buğdayda, patateste, kırmızı mercimekte, ayçiçeğinde, bitkisel yağlar vb. bütün çeşitlerde çiftçiye yeterli tarım desteği verilmiş olsaydı bu ve benzeri tarım ürünlerinde ithalata gerek kalınmazdı.

Bu ürünlerin ana vatanı, gen yapısı bu coğrafyanın iklim ve toprak yapısına sahiptir. Ülkemizde yetişen çeşitlerin üretim deseninde hiçbir sorun yokken, köylü sübvansiyon edilmediği için piyasada büyük şirketlere karşı rekabet gücü oluşmadığından toprağını ekip biçmekten vazgeçiyor. Pamukta, buğdayda ekim alanlarının gerilemesi köylünün üretim dışına itildiğinin göstergesidir.

Çiftçinin, köylünün üretim faaliyetine devam etmesi için tarım destekleri yeterli oranda ve zamanında yapılmalıdır. Sınırlı miktarda ve bir bir-buçuk yıl gecikmeli yapılan destekler ise köylünün derdine derman olmamaktadır. Küçük aile işletmeciliği düşmanı politikalar devam ettiği takdirde gıda egemenliği emperyalist kapitalist şirketlerin eline geçecektir.

Halk katmanlarının ve emekçilerin, sağlıklı, güvenilir ve ucuz gıdaya ulaşmasının yolu ithalatçı politikadan uzaklaşıp yerel desen bazlı üretim modelini güçlendirmekten geçer. AKP veya bir başka burjuva feodal bir parti bunu yapamaz; bunun yolu toplumsal sosyal mücadelenin ivme kazanmasından, demokratik halk devriminin sınıfsal ve sosyal niteliğinin toplumun tüm katmanlarıyla bütünleşebilmesinden geçer. Kırsal alan, köylülük, tarım sorunu, bir bütünün iç içe geçmiş sarmal parçalarıdır.

Bu alanda uygulanan tüm politikaları bu gerçeklilik temelinde okumak zorundayız. Bugün uygulanan ithalat politikası, klasik iktisatta bilinen arz açığını kapatma işleminin çok üstünde bir işlemi olan bir politika haline gelmiştir. Bu hâl, kuşkusuz küçük ve orta ölçekli tarımı etkilerken, artı ürün ve artı değerin uluslararası dolaşım ve dönüşümü açısından da büyük alan kaplamaktadır. Küreselleşmenin getirdiği, yarattığı sorunları salt piyasadaki fiyat oluşumlarına dönük olarak açıklamaya kalkmak aleni bir manipülasyondur.

Dolayısıyla gerçeği yansıtması değil; gerçeğin üzerini örterek kavranmasını engellemeyi içermektedir. Bu manipülasyonun küçük ve orta ölçekli tarımı, kırsal nüfusu, tarım proletaryasını hedeflediği ortaya çıkan tüm uygulama ve sonuçlardan da çok nettir. Bu duruma karşı yapılması gereken de nettir: sömürü çarkına karşı işçi ve köylülerin ortak mücadelesini örmektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu