GüncelManşet

Zulmün unutulduğu topraklardan

 

Zordur topraklarından kopupta göçmek, bildiğin aynı dili konuşmana rağmen kalırsın özlemin deminde. Her şey aynıdır aslında! Kültürün bile aynıdır. Gözündeki sürmen bile aynıdır. Hele ki isimler Dilîn, Mîrava vs. etkilense de farklı kültürlerden aynı anlamı taşır güzel yüreklerde. Ve gözler ki boncuk tanesi olur o güzel yüreklerde. Mîrava’nın Kobanê’den gelipte gidemediği okulunu özlemesi gibi. Bugün Pirsûs sokaklarından hastaneye yaralı ve şehitler hakkında bilgi almak için giderken tanıştım Dilîn ile. Ağlıyordu! Bir anda yere bırakmak istedi kendini. O anda tuttum kollarından “ağlama” diyerek gözlerinin içine baktım. Ağlamayı bırakır gibi oldu 2 yaşındaki Dilîn. Annesine verdim onu ama annesi de bir anda ağlamaya başladı. Anlamadık arkadaşlarla ne olduğunu. Kobanê’den gelen bir aile niçin ağlar düşündüm bir an “ölüm” haberi almıştır diye geçirdim aklımdan ama öyle değildi. Kadın arkadaş bir anda anneye sarılarak onun hüznünü, acısını paylaşmaya çalıştı. Anne gözleri yaşla dolu bir halde buyurun içeriye geçin dedi. İçeriye girip girmemekte tereddüt yaşasak ta kısa bir süre içerisinde bir yoldaşın oturalım diyişiyle o kararsızlıktan kurtulduk. İçeriye girdik. Girdiğimiz yer sokak içerisinde 35 metrekarelik bir dükkân ve dört ailenin birlikte memleketlerinden göçüp, gelip yerleştiği bir dükkân. Oturduk, hüzünlenmiş hallerimizle. Hissedebildik sanırım acılarını diye geçirdim içimden. Uzun zamandır böyle bir duygu yaşamamıştım. 5 yoldaşı uğurladığımızdan beri. Tanışmaya başladık. Dilîn,Mîrava ve orada yaşayan diğerleriyle. Tanışma faslında dört aile olarak orada yaşadıklarını belirttikten sonra bir ailenin az önce başka bir yere taşındığını öğreniyoruz. Ve öğreniyoruz ki! Biz sokağa girerken çıkan taksinin içindeki ailenin yanlarından ayrıldığını. Ayrılık işte! Zor oluyor. Yirmi beş gündür birlikte yaşadıkları için.

Göçtüler ama yürekleri orada!

Sohbetimiz gittikçe koyulaşıyor. Ailelerde sıcakkanlı çıkınca hemen çay ikramında bulunuyorlar. Çay içmeyi kabul etmesek de çay sıcaklığıyla devam ediyor sohbetimiz. Kobanê’yi anlatmaya başlıyorlar. Yaşlı teyzemiz saldırılar sonrası sınıra geldiklerini ve TC. Askerlerinin sınırı geçmelerine izin vermemesi sonucu çölde yattıklarını, çok etkilendiklerini anlattı. Tabi teyze anlatırken hemen videoya almak istedik ve kırmadı bizi. Makinemize karşı anlattı kısa da olsa yaşanılanları. Teyze anlattıktan sonra çocuklarla konuşmaya çalışıyoruz. Oturduğu yerden bizlerle konuşmamayı tercih etse de Rênas, gözleriyle anlatmaya çalıştığını anlamaya çalışıyoruz. Sokaklarında koşamadığı Kobanê şehrini özlediğini. Arkadaşlarıyla koşup eğlenmeyi. Bu arada çocuklardaki çekingenlik kırılmayınca anne devreye giriyor. Bir bir gelmeye başlıyorlar ve gözleri ışıldamaya başlıyor. O korku gitti bir anda. Anne yardım etse de atılacak ilk adımın ardını getirdikleri için. Çekingenlikleri gidiyor bir anda. Fotoğraflarını çekmek istiyorum! Biraz ağır hareket etseler de geçiyorlar makinenin karşısına ve ilk pozu alıyoruz. Ve hüznümüzü alıp götüren bir mutluluk doluyor içimize. O anı ölümsüzleştirdiğimiz için.

 Ve bir özlemdir, direniştir Kobanê!

Sohbetimiz devam ederken aklıma birden ilçedeki dükkânlara yerleşenlerin Kobanê’deki süren savaşın son bulması ile geri döneceklerini hatırlıyorum. IŞİD zulmünün son bulmasıyla tabi. O anda teyze araya girerek sohbete çekti beni. Bir oğlunun YPG saflarına katıldığını yaşanan bu zulme son vermenin bir parçası olarak safları sıklaştırdığını.

Evet bunları anlatmak istedim biraz. Mücadelemizde bizleri diri tutan şehitlerimizin, acılarımızın ezilenlerin ortak paydasından aldıklarımızla devrim mücadelesindeki ısrarımızı yenilememizin bir parçası olan bu anları. Kobanê’deki direnişin bizler için bir milat olduğu ve safları sıklaştırmanın zamanının geldiğinin habercisi olduğu için.

Bijî berxwedana Kobanê

Bijî pitgiriya şoreşgeran

Bir Ö.G Okuru

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu