GüncelMakaleler

PUSULA | Söylemler Öksüz Kalmamalıdır

"Geliştirici ve ilerletici özelliği olmayan tüm tartışmalardan kaçınmalıyız. Birlikte yürüme anlayışını zehirleyen anlayışlara karşı mücadele etmeliyiz"

Tarihimiz boyunca tüm tartışmalarımızın ana merkezinde önderlik, örgütlenme ve militanlaşma sorunları olmuştur. Aslında tüm bu sorunlar zincirin birer halkasıdır. Militanlaşmanın, militanca mücadelenin olduğu her yerde örgüt vardır.

Bu örgüte yön veren bir önderlik vardır. Diğer bir anlatımla proleter bir önderliğin olduğu her yerde militanlaşma, ezilenleri doğru bir ideolojik, siyasal çizgi etrafında örgütleme, savaştırma pratiği vardır.

Bu durumda şu gerçekleri açıkça ifade etmemiz gerekir. Eğer bir yerde örgüt-örgütlenme, kitleselleşme konusunda sorunlar yaşanıyorsa, bilin ki orada önderlik sorunu vardır. Bu sorunu-sorunları nasıl aşabiliriz veya nereden nasıl başlamalıyız soruları önem kazanıyor. Elbette ki doğru bir temelde atılacak basit adımlarla süreci yavaş yavaş örgütlemek mümkündür.

Nasıl mı? Öncelikle tarihi tecrübelerden öğrenmesini bilmeliyiz. Tabi ki tecrübeleri dogmatik bir tarzda uygulamaya kalkmamalıyız. Bilakis bu yönlü anlayışlarla her zaman hesaplaşmalıyız. Üzerinde yükseleceğimiz zemin, yaşadığımız toprakların gerçekliği olmalıdır. Yani gerçekleri nesnel olgularda arayacağız. Ve stratejimizi, taktiklerimizi yaratıcı bir tarzda bu somut durum üzerinde inşa etmek zorundayız.

Keza tarihimizde ezilenlerin egemenlere karşı nasıl bir tutum izlediklerini, kapsamlı bir şekilde ele almamız gerekir. Tüm ilerici kalkışmalardan öğrenmeliyiz. Gerek ”bireysel” gerekse toplumsal anlamda gösterilen tüm kahramanlıkları, daha ileri bir boyutta güncelleştirmek için çaba sarfetmeliyiz. Tarihi tecrübelerimizle biliyoruz ki; devrimci çalışma, devrimci iddia, fedakarlık, cesaret ve bilinç öğelerini zorunlu kılar. Tüm bunların olmadığı yerde devrimciliğe dair bolca laflar edilebilir ama eylemsiz bir söylem özgür geleceğe dair hiçbir umut ve sonuç üretmez.

Devrimci parti ve örgütlerin kitleler nezdinde umut yarattıkları her tarihsel süreçte mutlaka militanca bir duruş vardır. Söylem ile eylem et ile tırnak gibidir. Bugün eğer devrimci saflarda umutsuzluktan, karamsarlıktan söz ediyorsak, bu demektir ki, söz eyleme dönüşmüyor. Oysa sözün gücü eylemde yatıyor. Sözü anlamlı kılan arkasında duran ve harekete geçiren güçtür. Tüm özneler bulundukları her alanda tartışma sürecinden geçen kolektif iradenin kararına dönüşen söylemleri yaratıcı bir tarzda uygulama göreviyle yüz yüzedir. Güncel ve acil olarak yapılması gereken budur. Eğer bunlar asgari düzeyde yerine getirilemiyorsa, en yalın ifadeyle bu sürecin gerçekliğini kavrayan faaliyetçilerden yoksunuz demektir.

Şüphesiz bu yoksunluk güncel gelişmelere uygun pratik bir hat izlememizi sakatlar. Yani söylemler öksüz kalır.

Bu gerçek bize şu görevleri yüklüyor: En diri ve istekli olan güçlerle birleşik mücadele temelinde bulunduğumuz her alanda yüzümüz pratiğe dönük olmalıdır. Baskıyı, sömürüyü, zulmü hedefleyen her sese sesimizi katmalıyız. Bu yönlü tüm haykırışların örgütleyicisi, devrimci güçleri birleştirmenin öznesi olmaya çalışmalıyız. Bunun için ilkeli duruş ve yapıcı eleştiri şarttır. Geliştirici ve ilerletici özelliği olmayan tüm tartışmalardan kaçınmalıyız. Birlikte yürüme anlayışını zehirleyen anlayışlara karşı mücadele etmeliyiz. Bunu yaparken aynı zamanda devrimci müttefiklerimize karşı ön yargılı tutumlar içine girmemeliyiz. Bilakis bulunduğumuz her alanda emperyalizme, faşizme ve dünya gericiliğine karşı mücadelede siper yoldaşlığı mevzilerini daha bir çoğaltma çabası içinde olmalıyız.

Evet zor bir süreçten geçiyoruz. Ama bu zorluklar içinde hem bölgemizde hem de yaşadığımız topraklarda sınıf mücadelesi açısından ortaya çıkan fırsatlar da vardır. Ki bazı sorunlar iç içe geçmiş durumdadır. TC’nin içte ve bölgesel çapta yürütmüş olduğu saldırganlık siyaseti içeride hakim ulus milliyetçiliğini ve ırkçılığı tetiklerken, dışarıda tüm bunlara karşı ezilen halklar nezdinde pratiğe dönüşmese de ortak bir mücadele zeminini yaratıyor. Dolayısıyla bu tepkileri ortak bir akılla örgütleyip pratiğe dönüştürmek için iradi bir çaba gerekir.

Yine bu tepkilerin halkların birliğine zarar verecek dar milliyetçi bir zemine kaymasını asgari düzeyde önlemenin yolu da halkların birleşik devrimci mücadelesini kararlıca savunmaktan geçiyor. TC bölgede gericiliğin kanlı kılıcı rolündedir. Örgütlediği yerel çeteler vasıtasıyla halkların kanını akıtmakta, bölgedeki zenginlik kaynaklarını talan etmenin planlarını yapmaktadır. İşte tüm bu karşı devrimci planlar halkların cephesinde de yeni tutumların geliştirilmesine zemin yaratmaktadır. Temel sorun halk güçlerinin bu fırsatlardan ne düzeyde yararlanacağı sorunudur.

Keza egemenler arasındaki iç iktidar mücadelesi de sistemin teşhirini daha bir kolaylaştırmaktadır. Yolsuzluklar, hırsızlıklar birer birer açığa çıkmaktadır. Hiç kuşkusuz özellikle iktidar sözcüleri tarafından kitleler içinde yaratmış oldukları derin kamplaştırma siyasetinin sokakta bir karşılığı vardır. Ama tüm bunlara karşın sistemi teshir etmek için daha bir çaba sarf etmeliyiz. Yine ezilen halklara yapacağımız tüm çağrılar somut hedefleri içermelidir. Devrimci pratikle bütünleşen her çağrının olumlu etkileri hesaba katılmalıdır.

Ezilen yığınlar ortaya devrimci bir seçenek çıkmadığı müddetçe diğer burjuva partilerin peşine takılmaları pekala mümkündür. Bugün de somut olarak böyle bir durumla karşı karşıyayız.

Bu nedenle devrimci-demokrasi güçlerinin ortak çabaları, birleşik devrimci mücadele adımları daha bir önem kazanıyor. Elbette ki bu yönlü olumlu çabalar da vardır. Ve bu çabalar nesnel gerçeklikle de uyumludur. Ve ileri kitleler içerisinde de bir karşılığı vardır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu