GüncelManşet

Bir edebiyat sürgünü: Halil Cibran

Siz çoksunuz, oysa ben tekim. Bana dilediğinizi söyleyin ve yapın. Dişi koyun gecenin karanlığında kurtların avı olabilir… Fakat kanı, vadinin taşlarında tan ağarıp da güneş yükselene değin duracak.

Yukarıdaki bu ifade çeşitli yapıtları ile dünyada bir zamanlar yankı uyandıran bir yazara; Halil Cibran’a ait. Kimdir peki bu Halil Cibran? 1883 Lübnan doğumlu olan Cibran’ın eserleri ve düşünceleri yankı uyandırmıştır. Lübnan’da bütün inançların bir çatı altında toplanmasını savunan Cibran, yaşamının belli bir döneminde Osmanlı’ya karşı ulusal kurtuluş düşüncesini savunarak mücadele de vermiştir.

Cibran yaşamı boyunca insanın özüne ilişkin incelemeler yapmış ve incelemelerine kaynak olan tasavvufi düşünceler mücadelesine yön vermiştir. Bu zamana kadar Cibran’ın eserleri yirmi dile çevrilmiştir. Lübnanlı yazar Âmin Maalouf, Cibran için bir  “Bir edebiyat sürgünü” diyor. Maalouf ayrıca Cibran’ın ilk aşkını anlattığı eseri olan “Kırık Kanatlar” ile Doğu’nun arabesk kadercilik üzerine kurulu ve adaletten uzak tavrına bir başkaldırı niteliği taşıyan “Asi Ruhlar” isimli eserlerinden sonra aforoz edildiğini ve bunun ayrıca bir edebiyat sürgünü olduğunu ifade eder ve Cibran’ın eserlerinin bir dönemin palto altı okunan kitapların başında geldiğini ekler.

“Sürgünü ‘hak eden’ bir düşünür”

“Doğrusu sürgünde geçirdiğim yıllar için pişman değilim” diyen Cibran, o zamanın Arap toplumu parametrelerine baktığımız zaman bu sürgünü “hak” etmişti. Ki bu parametreler hemen hemen bugün de geçerlidir. Fakat o Ortadoğu için, doğru olanı yapmış ve gerçeği söylemekten kaçınmamıştır. Cibran her defasında düşüncelerinin önüne şu ifadeyi eklemiş ve söylemiştir. “Eğer benim matemimi kahkahaya, tiksintimi coşkuya, aşırılığımı normale çevirmek isteyen varsa; ona düşen, bana Doğulular arasında adaletli bir yönetici, dürüst bir kanun koyucu, bilgeliğiyle amel eden bir dini lider, karısına kendi nefsine baktığı gözle bakan bir koca göstermektir. Beni dans ederken görmek ve davul zurna çalarken duymak isteyen; beni mezarlar arasında durdurmamalı, düğün evine çağırmalıdır.”

Sürgün yıllarında yazmış olduğu ilk eseri Ermiş ile Avrupa’da geniş yankı uyandırmıştır. Öyle ki Amerika’nın 28. Başkanı olan Woodrow Wilson tarafından “O, Batı’yı kasıp kavuran ilk Doğulu fırtınadır” diye övülmüştür. 1923 yılında ilk olarak ABD’de yayınlanan bu eser, en çok satanlar listesine İncil’in ardından ikinci kitap olarak girmiştir.  Öyle ki Cibran 20.yüzyılda Shakspeare ve Lao Tze’yle beraber en çok okunan üçüncü isim olmuştur.

Cibran’ın eserlerinde ayrıca kadını örgütlenmeye çağıran önergeler oldukça fazla. 1920’lerin sonlarına doğru Cibran, “Yeryüzü Tanrıları” isimli eserini yazdığı dönemde, bir gece kar yağıyorken, dışarıda yazmak ister. Dışarı çıkar ve Central Park’a gider. Yanına gelen polisler Cibran’a nereli olduğunu sorduktan sonra, polislerden bir tanesi “Sizin oradan bir yazar var, ne zaman ki kitapları evime girdi, eşim bana itaat etmeyi bıraktı, artık benimle tartışabiliyor. Sanırım o yazarın ismi Halil Cibran’dı. Hiç duydun mu bu adamı?” diye sorar. Cibran da hiçbir şekilde kendini belli etmeden “evet duydum” diye cevap verir. 

Ölümde bile bitmeyen sürgün

Tüm eserlerini sürgün hayatında kaleme alan Cibran, ölümünün ardından da sürgünü yaşamaya devam etti. 10 Nisan 1931’de hayatını kaybeden Cibran sürgün edildiği Lübnan’a getirildi. Bhserri Köyü yakınlarındaki Quadicha Vadisi’ne bitişik Mar Sarkis Manastırına gelen cenazesi, önce birkaç sene başka kiliselerde bekletildikten sonra, buraya getirilir.  Fakat sürgün bununla da bitmez. “Gözlerinizi kapayın ve bakın etrafınıza, beni göreceksiniz, ben yanınızdayım” şeklinde, kendisine ait bir cümlesi bulunan mezarından çalınan kemikleri şimdi kim bilir nerede sürgünlük hayatını devam ettirmektedir. Öyle ki mezarında bulunan lahit çalınmasın diye yere zincirlenmiştir. Cibran’ın eserlerinin Mısır’da satılması hala yasak. Yasaklanan sözleri ile Cibran’ı anarken yazımızı onun birkaç sözüyle bitirelim: “Baskıya başkaldırmayan kişi kendine karşı adaletsizdir”

 “Bir elmanın yüreğinde gizlenen tohum görülmez bir elma bahçesidir. Ama bu tohum bir kayaya rast gelirse ondan hiçbir şey çıkmaz.”

 “İnsanın hakikati, sana gösterdiğinde değil, gösteremediğindedir. Bundan ötürü onu tanımak istersen dediklerine değil, demediklerine kulak ver.”

 “Toprağın neresini kazarsan kaz, bir define bulacaksın. Ancak bir çiftçinin inancıyla kazmalısın”

“Ne gariptir ki toplum olarak, aklı yavaş olana değil de ayağı yavaş olana, yüreği kör olana değil de gözü kör olana acırız.”

“Suskunluğu gevezeden, hoşgörüyü hoşgörüsüzden ve kibarlığı kaba olandan öğrendim. Ne garip ki, tüm bu öğretmenlerime karşı oldukça nankörüm.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu