GüncelMakaleler

ANALİZ | DÜNYA HALKLARINDAN İSYAN DALGASI…

"Yaşanan isyanların büyük oranda kendiliğinden olduğu, belli örgütsel çerçevelerde gelişmediği, bir önderlik sorunu olduğu açıktır"

Bilinen ve çokça kullanılan bir söz var; “Ya bir yol bulacağız ya da bir yol yapacağız!” (Aut viam inveniam aut faciam.) Bu sözün Kartacalı komutan Hannibal Barca’nın (MÖ 247-MÖ 183), dönemin sömürgeci gücü Roma İmparatorluğu’nun kalbi olan Roma’ya doğru çıktığı seferde ordunun filler ile Alp’leri geçmesinin imkansız olduğunu söyleyen komutanlarına cevabı olarak söylediği varsayılır. Şimdilerde bu söz dünya çapında yaşanan isyan ve gösteriler için kullanılır oldu.

Kimi yorumculara göre içinden geçtiğimiz süreç 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı öncesi süreci andırıyor. Bu sürecin 17 Ekim Devrimi’ni getirdiği vurgulanıyor. Kuşkusuz ki özellikle kitle hareketleri, halk isyanları bağlamında benzerlikler bulunmaktadır. Ancak her şey bir yana aradan geçen yüzyıllık zamanda, işçi sınıfı ve ezilen halklar devrimler gerçekleştirmiş, demokratik halk diktatörlükleri ve proleter diktatörlükler kurmuşlar ve önemli bir deneyim elde etmişlerdir.

Sosyalizm ve halk demokrasileri, insanlığın kurtuluşu, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyada yaşama isteğinin somut ve elle tutulur pratikleri olmuşlardır. Ne var ki bu pratik tecrübeler daha ileriye taşınamamış, sosyalizmden yaşanan geriye dönüşler beraberinde emperyalist kapitalist sistemin “nihai zaferini” ilan etmesine yol açmıştır.

Çok geçmeden emperyalist kapitalist sistemin ilan ettiği bu zaferin bir yanılsama olduğu açığa çıkmış, halk kitleleri kendilerine sunulan dünyanın büyük bir yanılsama olduğunu kendi yaşam pratikleriyle tecrübe etmiştir.

Emperyalist kapitalist sistemin geldiğimiz aşamada büyük bir tıkanma içinde olduğu açıktır. 2019 yılının başında gerçekleştirilen Dünya Ekonomik Forumu’na kapitalizmin sıkışmışlığı ve isyan korkusu hakimdi. Ki bu sebepsiz bir korku değildi. Tek bir örnek bile yaşanan durumu özetlemektedir. Günümüzde en zengin 26 kişinin geliri, 3.8 milyar yoksulun toplam gelirine eşit durumda.

Bu rakamın da gösterdiği üzere korkunç bir eşitsizlik söz konusudur.

Şimdiki durumda Güney Amerika’dan Ortadoğu’ya kadar sokakları dolduran isyancılar, emperyalist kapitalist sistemin kendilerine reva gördüğü koşullara tepki göstermekte, başta yaşam koşullarının düzeltilmesi olmak üzere, işsizliği, yoksulluğu, yolsuzluğu ve hırsızlığı protesto etmektedir. Hakim sınıfların ise bu isyanlara yönelik tepkisi bildik tarzda oldu.

Göstericilere yönelik kolluk kuvvetlerini devreye soktular. Kesin rakamlar bilinmemekle birlikte yüzlerce eylemci katledildi, binlercesi tutuklandı. Yaşanan durumu önceki eylemlerden ayıran hususlardan biri de burada devreye girdi. Gösteriler bastırılmak bir yana daha da kitleselleşti ve radikalleşti.

 

Emperyalizmin arka bahçesinde isyan!

Son süreçte dünya çapında etki gösteren isyanlardan biri de Şili’de gerçekleşti. Şili’de Ekim ayı başında metro ücretlerine yüzde 4 zam yapılmasının ardından başkent Santiago’da başlayan gösteriler giderek gelir eşitsizliği protestolarına dönüşerek diğer bölgelere de yayılmış ve ülkede olağanüstü hal ilan edilmişti.

Resmi kurumlar ve insan hakları örgütlerine göre, Şili’de Ekim ayı ortasında başlayan gösterilerde en az 23 kişi hayatını kaybetti, 7.000 kişi gözaltına alındı, 2.000’i aşkın kişi de hastanede tedavi edildi, 1.700 polis yaralandı. Doktorlar, 200’ü aşkın kişinin plastik mermi ve biber gazı kapsülü ile gözlerinden yaralandığını açıkladı. Savcılığa 2.000’i aşkın polis tacizi iddiası ile ilgili şikayet iletildiğini bildirdi. Gösteriler halen yer yer devam ediyor.

Bir başka Güney Amerika ülkesi olan Bolivya’da ABD emperyalizmi destekli darbeyle iktidardan uzaklaştırılan Eva Morales’in destekçileri yaşanan faşist sağcı darbeye karşı kitlesel olarak sokaklarda. Yerlilerin başını çektiği Morales destekçileri ülkenin dört bir yanında yollara kurdukları barikatlarla protestolarını sürdürüyor. Gösterilerde en az üç eylemcinin öldürüldüğü açıklandı.

Bir başka Güney Amerika ülkesi Ekvador’da protestolar, IMF’nin kemer sıkma politikaları sonucu hükümetin on yıllardır verdiği petrol sübvansiyonlarını sonlandırma kararıyla başladı. 3 Ekim’de başlayan eylemlerin sonucunda Ekvador Devlet Başkanı Lenín Moreno, bu kararı geri aldıklarını açıkladı. Protestolarda 7 kişi hayatını kaybetti.

Güney Amerika ülkelerinden Haiti’de ise yolsuzluk karşıtı gösteriler altı hafta sürdü. Ülke tarihinde daha önceden yaşanmayan bir şekilde binlerce Katolik Kilisesi lideri bir yürüyüş düzenledi ve yolsuzlukla suçlanan Devlet Başkanı Jovenel Moise’un istifasını talep etti.

Haiti’de Ağustos ayında yakıt sıkıntısının baş göstermesiyle beraber protestolar şiddetli bir hal almış, eylemler öğrenciler ve sanatçılar gibi farklı sosyal grupların katılımıyla daha da büyümüştü. Bir diğer kitle eyleminin yaşandığı Uruguay’da 22 Ekim Salı günü 55 bin kişi sokağa çıkarak ülkenin yeni güvenlik yasa tasarısını protesto etti.

Son olarak Güney Amerika’da yaşanan bu isyan dalgasına Kolombiya halkı da katıldı. Kolombiya’da başta sendikalar, yerli halk ve öğrenci birlikleri olmak üzere yüz binlerce kişi hükümet karşıtı protesto gösterileri için sokaklara çıktı. Barışçıl başlayan gösteriler bazı şehirlerde şiddetini artırdı ve 3 gösterici polis tarafından katledildi.

Yetkililer, en az 42 sivilin, 37 polisin yaralandığını 36 kişinin de gözaltına alındığını duyurdu. Sendika, işçi ve öğrencilere başka grupların katılmasıyla protestolar büyüdü. Gerçekleştirilen ulusal grevin Kolombiya’da 1977’deki grevden bu yana en geniş çaplı gösteriler olduğu belirtiliyor.

 

Ortadoğu’da halklar isyanda

Son süreçte kitlesel halk isyanlarının yaşandığı bir başka bölge ise Ortadoğu oldu. Önce Lübnan’da başlayan gösteriler, Irak’a ve ardından da İran’a sıçradı. Lübnan’da hükümetin vergi gelirlerini artırmak amacıyla tütün ürünlerine, petrole ve WhatsApp aramalarına uygulanan vergileri artırmak istemesiyle gösteriler patlak verdi. Ve haftalardır son on yılın en büyük hükümet karşıtı gösterileri gerçekleşti.

Gösteriler mezhep ayrılıklarını aşarak toplumun her kesiminden insanları biraraya getirdi. Lübnanlılar ekonomik sıkıntılar, zamlar, artan işsizlik, yolsuzluk ve yetersiz kamu hizmetleri konusunda başarı gösteremeyen politikacılara karşı öfkelerinde birleşti. Başbakan

Saad Hariri istifa etti. Vergiler geri çekildi. Gösterilere yaklaşık 1 milyon kişinin katıldığı ifade ediliyor. Eylemler tabandan başlamış, parti ve mezhep ayrımı ve belirgin bir lideri olmayan gösteriler olma özelliği taşıyor. Eylemciler sadece hükümetin değil, kendi mezhep liderlerinin de hesap vermesini talep ediyor. Bu Lübnan açısından son derece önemli bir gelişme.

Bir başka Ortadoğu ülkesi Irak’ta başlayan gösteriler kolluk güçlerinin sert müdahalesi ve Başbakan Abdülmehdi’nin yaptığı açıklamanın ikna edici bulunmaması sonrası, Irak’ın güneydeki bazı şehirlerde hükümet binalarını ateşe vermesiyle şiddetlendi.

Eylemler, sağlık ve eğitim sistemindeki bozulma, işsizlik, İran’ın Irak üzerindeki etkisi ve güç dağılımının mezhepçi şekilde yapılmasına karşı gelişti ve “Halk rejimin devrilmesini istiyor” talebine ulaştı. Eylemlerin başladığı tarihten beri en az 250 kişi hayatını kaybettiği belirtiliyor.

İsyan dalgasının son uğrağı ise İran oldu. İran’da “benzin zammı”na karşı 15 Kasım Cuma sabahı başlayan gösteriler halen sürüyor. Son gösterileri öncekilerden farklı kılan eylemlerin İran İslam Devrimi’nden sonra coğrafi açıdan en geniş gösteriler olması.

Eylemlerin gerçekleştirildiği şehir ve kasabalar, geleneksel olarak hükümet yanlısı güçlerin ve muhafazakârların sosyal temeli olarak kabul edilen bölgeler. Örneğin Şiiler için kutsal bir kent olan Meşhed’deki protestoların başlaması dikkat çekici.

Uluslararası Af Örgütü’ne göre eylemlerin başladığı Cuma’dan Pazartesi’ye kadar, 21 şehirde en az 106 kişi öldü. Rejimin uyguladığı internet sansürü nedeniyle ölü sayısı hakkında net bir bilgi bulunmamakta. Ezilen ulus ve milliyetlerin yaşadığı illerde protestolara katılım çok yüksek. Bu, İran’da son protestoların bir başka özelliği. Uluslararası Af Örgütü’nün açıklamasında bu bölgelerde yaşanan ölümlerin fazla olduğu anlaşılmaktadır.

Devlete yakınlığıyla bilinen Mehr Haber Ajansı’na göre protestoların “radikalleşmesi” sonucu 4 gün içinde 500’e yakın banka şubesi, 180 benzin istasyonu ve çok sayıda polis aracı ile devlet dairesi yakıldı veya zarar gördü. Aynı zamanda protestoların İran ekonomisine doğrudan verdiği zararın 2 trilyon 83 milyar Tümen (yaklaşık 30 milyar TL) olduğu açıklandı.

Her üç ülkedeki eylemlerin ortak noktası bir yandan yolsuzluk, devletlerin ve yoksul kesimlerin üzerinde var olan ekonomik baskı, öte yandan eylemlerin her sınıftan, siyasi ve etnik gruptan geniş kitleleri kapsaması. Bu ülkelerdeki toplumlar artık iktidar içinde bir değişiklik yaratmak için değil, mevcut durumu baştan değiştirmek umuduyla sokağa çıkıyor.

 

Yeni Bir Yol Yapmak

Proletaryanın ve ezilen halkların “yeni bir yol bulma”larına gerek yok. Onların yolunun nasıl olacağı, Paris Komünü, Ekim ve Çin Devrim’lerinin özellikle de Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin tarihsel tecrübeleriyle sabittir.

Bu tarihsel deneyim ve tecrübeler işçi sınıfına ve ezilen dünya halklarına yol göstermeye devam ediyor. Ancak tarihin bu gelinen aşamasında işçi sınıfı ve ezilen halklarının isyan dalgasını doğru okumak bu anlamıyla da “yeni bir yol yapmak” gerekiyor. Bu görev halihazırda devrimci ve komünist hareketin önündeki en acil görevlerden biridir.

MLM’nin bir dogma değil eylem kılavuzu olduğu gerçeği burada devreye girmelidir. Yaşanan isyanların büyük oranda kendiliğinden olduğu, belli örgütsel çerçevelerde gelişmediği, bir önderlik sorunu olduğu açıktır. Bu durum yaşanan isyanların belli bir süre sonra sönümleneceği, kitlelerin emperyalist kapitalist sisteme yönelik tepkilerinin düzen içine çekilerek massedileceği açıktır.

Tam da bu nedenle kitlelerin andaki isyanlarından öğrenmek ve geçmiş yol deneyimlerimizin ışığında yeni bir yol yapmak gerekmektedir. Komünist hareket içinde gelişen dogmatik yaklaşımların, tasfiyeci darbeci anlayışların, kitlelerin hareketinden öğrenmemek gerçeğiyle doğrudan ilişkisi vardır. Onlar her şeyin söylenmiş olduğunu varsayarlar ve kitlelerin hareketinden, isyanlardan öğrenmek yerine, bildik doğruları tıpkı bir papağan gibi tekrarlarlar. Bu ele alış onları tarihin dışına atar. Kitleler ise yürümeye devam ederler.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu